08504842138
beni aramanı istemiyorum. istediğim şeyler dışında bu. istediğim şeyler mutlu olmak. istemediğim şeyler beni bu numarayla veya benzer numaralarla araman. açtığımda hiçbir şey demeden kapatman. senden çok bıktım. bıkmadığım, az bıktığım, normal bıktığım şeyler var. bunlardan değil. çok bıktım. belki bunların hepsini bir bilgisayara yaptırıyorsun, manuel arayıp kapatmıyorsun. kapanmadan önce iki saniye bir boşluk oluşuyor. belki bunları kayıt altına alıp tek tek dinliyorsun. yalan yok. o kayıtlardan ben de isterdim ancak yarattığın hoş olmayan durum bence buna hiç değmez.
sen beni bu konuda olması gereken yasaları hiçe sayarak arıyorsun ya. bir keresinde kahve bittiğinde türk kahvesi french presste yapılır mı diye araştırmıştım. sana kıyasla anayasada yer almayan ve yer alması gerekmeyen bir kuralı bile araştırıyorum. türkiye'de internet siteleri bilgi açısından çok kötü çünkü türkiye'de bilgi kültürü çok genç. o yüzden ingilizce arattım ve diyordu ki turkish coffee is too small to get filtered in french press. tam hatırlamıyorum. ve vazgeçtim.
biraz önce evde batı kahvesinin bittiğini yirminci kez hatırlayınca çok sinirlendim. çünkü ben yokken bu numarayla aranmıştım. sen aradın. sen. şikayetvar'da gördüm. başka insanları da aramışsın. elif, şüheda, eda. bunlar pırıl pırıl kızlarımız. insan bunlar. bunların bir hayatları var. ya ders çalışıyorlar ya da başka şeyler yapıyorlar. sokakta biri onları rahatsız etse bayan olmalarından dolayı herkes o rahatsız eden kişiyi ya döver ya da dövmek ister. çünkü bu insanların anneleri de bir bayandır. ama şimdi sen bu pırıl pırıl ders çalışan insanları rahatsız edince sadece ben, ben seni dövmek istiyorum. ve toplumun geri kalanına düşen sinir de üzerimde.
batı kahvesi almak için yeterince param var. ama daha çok param olması gereken bir pahalılığı var batı kahvesinin. son çalıştığım yer hâlâ paramı yatırmadı. unuttular belki. ama hatırlatmam. ben onurlu bir insanım. sen değilsin.
az önce de dedim ki yok. french press'te türk kahvesi yapmayayım. ama sinirliydim. az önce hakkım yenmişti. aramıştın. hakkımı yedin. dedim ki ne zaman bu amına koyduğumun dünyasında benim sorumluluğumda olmayan bir iyilik başıma geldi ki. kim neyi doğru yapıp mükâfatlandırılıyor ki.
koydum şıp şıp kahvemi demledim. kim demiş içilemez diye. mesela quora kullanıcısı Tamas Szekffy. ne oldu lan. ne oldu. yaptım işte. karışamazsın bana. barista olman hiçbir şey ifade etmiyor.
ben olduğum gibiyim. beni ne tamas szekffy bir kalıba sokabilir ne de son çalıştığım yer karakterimi değiştirebilir. ben onurlu ve başına buyruk bir insanım. beni tanıyıp örnek almalısın. ama desen ki "artık değişmeliyim. daha iyi bir insan olmalıyım." ve kendini hayatta ilerlemeye, iyi bir insan olmaya adasan. ve son adım olarak panel'den evimi bulup kapımı çalıp af dilesen. tamam kardeşim oldu, derim git diye. ama içimdeki bu öfke dinmez, aynı yerde kalır. seni asla affetmem. ben kimseyi affetmem. o yüzden daha iyi bir insan olmaya karar verirsen adresime af dilemeye gelme. git elif'ten eda'lardan özür dile. bana gelme.