bir günlüğüne sayın recep tayyip erdoğan olmak
madem ekranınızdayım hadi sizinle hayal kuralım. bir günlüğüne recep... sayın recep tayyip erdoğan olalım. hayal gücümüz bizi nerede uyandırırsa orada uyanalım veya uyuyalım. benimle bu yola çıkmaya hazır mısınız? önemli değil hazır olup olmamanız ben sizi sizin iradeniz dışında da çıkarırım istediğim yola çünkü ben sayın recep tayyip erdoğan'ım.
sabahın beşi. sabah namazına kalktınız. güneş beş elli sekizde doğuyor. imsak öyle diyor. imsak güneşin doğuşu mu demek yoksa muhafazakar başka bir anlamı daha mı var bilmiyorum. son dakikaya bırakmak istiyorsunuz. hayatınızda heyecan kalmamış. biraz heyecan olsun elli altı geçe namaza duruyorsunuz. danışmanlarınız da karşı çıkıyor saygı çerçevesinde. müslüman müslümanı uyarır bahanaleri. bir saatiniz var. o bir saatte bir deftere bu yıl bitene kadar yapmak istediğiniz şeyleri dolduracaksınız.
birkaç madde yazıp sıkılıyorsunuz. anayasayı değiştir, pkk'lılarla anlaş, şurada hastane aç falan filan. amaaaaan yazıyorsunuz. sonra kalkıp barfiks çekmeyi deniyorsunuz. bir-iki. üçü yaparsanız gün boyu kollarınız ağrıyacak. mutfağa gidiyorsunuz yenilmiş bir hisle. türk kahvesi içiyorsunuz french presste. sonra aklınıza etnik şakalar geliyor fransa ve kürtlerle ilgili. gülümserken pat pat vuruyorsunuz filtreye. yavaş yavaş iniyor.
kahveyi içtikten sonra küçük abdest yapıyorsunuz abdest almadan önce. kırk adım atmanız lazım. güvenliğin yanına gidiyorsunuz. biraz sohbet ediyorsunuz. güvenliğin gözleri parlıyor beni adam yerine koydu hal hatır soruyor diye düşünüyor. bundan otuz kırk sene sonra alakalı (çoğunlukla) alakasız işte erdoğan bey de bana şöyle şöyle dedi bu konuda size tavsiyem de... diye hava atacak. hatta onun yeğenlerinden biri birkaç defa arkadaşlarına hava atmaya çalışacak sizin adınız geçtiğinde ama bir iki kez deneyip tutmadığını görünce bir daha bundan bahsetmeyecek ve bahsettiğini hatırladığında birazcık utanacak. onun mutluluğunun farkında bile değilsiniz olsanız kıskanıp onu üzecek bir şey söylersiniz ama değilsiniz. aslında damlasın diye bekliyorsunuz onu dinlermiş gibi yaparken. o bunu bilmiyor. politika budur işte.
abdest. namaz. o gün giyeceğiniz takım elbiseyi getiriyorlar. gri çizgili daha gri arka plan her zamanki gibi bir takım. ama tek bir sıkıntı var. stilistinizin elinde deve kuşu desenli bir kravat var. onu n'apacak diye düşünüyorsunuz. size vereceği aklınıza gelmiyor. etiopya cumhurbaşkanı mı kıralı mı ne gelecek diye düşünüyorsunuz. acaba ona hediye etmem için mi getirdiler diyorsunuz ama size vermeye yeltenince hü... hop... diye el haraketleriyle bu ne diyorsunuz. kravatı seçen kız ağlamaya başlıyor. özür dileyip odayı terk ediyor. lacivert yok kırmızı bir kravat getiriyorlar sonra.
kahvaltıya tazmanya cumhurbaşkanını çağırmışlar haberiniz yok. sağkolunuza kızıyorsunuz. diğer cumhurbaşkanları ben onlarda yatıya kalsam haberleri olmasa ne olur biliyor musun diye fırça atıyorsunuz. sağkolunuz sizden hep fırça yediğini yakın çevresine anlatıyor yakınıyor ama yakın çevresi olur böyle şeyler cumhurbaşkanıyla aranızda o adam ülke yönetiyor tabii kızacak sana biraz. sana kızmasa yunanlara kızar savaş çıkar minvalinde şeyler söylemişler geçmişte, onları hatırlayıp kendini rahatlatmaya çalışıyor. sonra dikkatiniz dağılıyor. tazmanya canavarı çizgi filmindeki canavarın ismi tüm dünya'da da tazmanya canavarı mı bunun bir araştırılmasını istiyorsunuz sağkolunuzdan. espri yapacaksınız.
kahvaltıdan önce saatinize bakarken aklınıza bir fikir geliyor. bir saniye şu anki iki saniye olsa. bir gün 12 saat olsa. vatandaş çok şikayet ediyor hız cezalarından dolayı hem ona çözüm olur diyorsunuz. bir de saate bakarken sabah dokuz mu akşam dokuz mu diye düşünmeye zaman harcamazsınız. hemen bir kararname yazalım diye whatsapp grubuna yazıyorsunuz. hem asgari ücrete zam yapmış sanarlar diyor ekonomi bakanı. çalışma bakanı da başparmaklı emoji bırakıyor bu mesaja. bugün de yapacak bir şey buldum diye seviniyorsunuz.
kahvaltıya çağırıyorlar ama hep masa boş oluyor. niye böyle yapıyorlar diyorsunuz. niye gerçektekten hazır değilken, her şey daha kızarırken, her şey daha doğranmamışken, masada sadece çatal bıçak varken niye böyle oluyor diye düşünüyorsunuz. sağkolunuz internet kesilmiş bakamadım diyor. siz de çok sinirleniyorsunuz. nasıl kesilir, interneti sadece ben kesebilirim diye bağırıyorsunuz. tazmanya cumhurbaşkanının yanınızda olduğunu hatırlayıp olabildiğince sessizce sert sst... pss.. sesleri çıkararak kızmaya devam ediyorsunuz. "rezil ettiniz beni tazmanya'ya."
sonra kravatı hediye edin diyorsunuz. böylece her şey tatlıya bağlanıyor. tam yemeye başlayacakken kravatı getiriyorlar adama veriyorlar. çevirmeni de ishal olmuş. kendi dilinde teşekkür edip duruyor. siz de dudaklarınızı sıkıp kafanızı eğiyorsunuz sürekli. yemeğe başlayınca ne yapacağını bilemeyip deve kuşu desenli kravatını haşlanmış yumurtanın yanına koyuyor. tavuk yumurtası kokusu siniyor kravata.
tazmanya cumhurbaşkanını yol ettikten sonra ulan ben sıkıldım cumhurbaşkanı olmaktan diyorsunuz. ben recep tayyip erdoğan değilim diyorsunuz. hayatım berbat ama ben geri dönmek istiyorum diyorsunuz. yaşınıza, vücudunuza, mevkisizliğinize. ülkedeki bütün tarihli saatler çöp olacak. bunun sebep olduğu kolektif öfke şimdiden üzerinizde çünkü siz recep tayyip erdoğan değilsiniz. eski hayatıma ne oldu diye araştırmak istiyorsunuz. hemen şoföre el atıyorsunuz. sonra şoför geliyor ama yok diyorsunuz. helikopterim olduğunu unuttum diyorsunuz.
// pilotun kulağına yaklaşıp devrek diyorsunuz. pilot da size kulağına yaklaşmanınız bir anlamı olmadığını, mikrofon aracılığıyla iletişim kurduğunuzu hatırlatmak adına kafasını uzaklaştırıp mikrofonu tutarak tamam diyor.
önceki hayatınızda devrek'te klima servisinde çalışıyorsunuz. alkoliksiniz. kadın düşmanısınız ve aşık veysel favori sanatçınız. mısır yemeyi ve sorun çözmeyi seviyorsunuz. babanız kocaman bir adamdı ve geçenlerde öldü. devrek'e ilk geldiğinizde insanlar evinize onu görmeye gelirdi. insanlar sizi sadece babanızın büyüklüğünce tanıyınca küçüldünüz küçüldünüz. herkes sizin onları önemsediğince önemsedi yani önemsemedi. her yaş aldığınızda günler ne çabuk geçti ve hiç bir şey iyileşmedi dediniz. kahvelerde orada burada oyunlar oynadınız kaybettiniz kazandınız ama hep kaybettiniz gibi hissettiniz. oynadığınız adamlar kaybetti kazandı size hep kazanmışlar gibi geldi. hepsinin çocukları oldu ve arada orada burada gördünüz.
pilot anlattıklarınıza anlam veremedi. şimdi gerçek recep tayyip erdoğan sizin eski haliniz mi oldu? diye sorunca anladınız anlam veremediğini. ama siz de bilemediniz şimdi.
...
devrek kaymakamı sizi bekliyordu. jandarmalar rte şeklinde dizilmişti yukardan bakınca. muhtemelen yarısı benden nefret ediyor ama olsun dediniz. beni seven en az bir harf kadar jandarma var.
indiğinizde rte yazısı bozuldu. jandarmalar kollarınıza kelepçe geçirip sizi bir kango'ya bindirdi. rte'nin bedeni ilk defa bir kango'ya girmişti. o yüzden bir sarsıldınız. sizi bir spor salonuna götürdüler. dünya'nın en büyük fonksiyonel kapı heykelinin önünde durdunuz. kapı israfa açılıyordu. spor salonu hâlâ yapım aşamasındaydı. o kadar büyüktü ki içinde kendi atmosferine sahipti. içerde konuşma yapan biri vardı. devrek'teki herkes oradaydı. içeri girdiğinizde siz konuşma yapıyordunuz. yani bedeninizdeki recep tayyip erdoğan konuşma yapıyordu. jandarmaları görünce parmağıyla sizi gösterdi. "işte! işte! bugün burada olma sebebimiz. yıllardır senin yüzünden bir kişi doğru düzgün yargılanmadı. ama bugün seni doğru düzgün yargılayacağız." sizi sahneye yürütürlerken binlerce devrekli sizin aksinize şeyler bağırdılar.
sizi sahnenin ortasında bir sandalyeye oturttuklarında bütün bunlardan çıkış yolunu bulmuştunuz. kendi günahlarınızı yüzünüze vuracaktınız. tüm devrek halkının gözü önünde eski bedeninizi rezil edecektiniz. mikrofon istediniz ve ayağa kalktınız. ilkokul öğretmenin buradadır sanıyorum. hocam sizi her gece telefonla arayıp tost siparişi verip kapatan bu ve abisiydi. sizin bedeniniz size çevrildi tüm dikkatini size verdi. sen bu kıza seviyorum dedin ama aslında sevgiye inanmıyordun. başka başka. terzi soygununda senin de parmağın vardı. planı sen yaptın ve getaway arabasını sen sürdün. midem bulanıyor. midemi bulandırıyorsun. şimdi de gelmiş ülkenin cumhurbaşkanını eleştiriyorsun. utan utan. aileni yarı yolda bıraktın. devreği yarı yolda bıraktın. senin özgüven problemin var. o zaman ben de sana güvenmiyorum. devrek sana güvenmiyor. ben konuşacağım ödediğin bütün vergileri sana süt karşılığını hesaplayıp süt olarak vereceğiz. neden süt bilmiyorum. seninle işim bitti. şimdi cezan hayatını yaşaman. klima tamirine devam. hadi ercan. götürün şunu.
tam o sırada kendinize geri döndünüz. sayın cumhurbaşkanı recep tayyip erdoğan da kendi bedenine. devrek sizin için bitmişti artık. aslında en baştan bedenler değişmeseydi yaşayıp giderdiniz ikiniz de.